Yeniçağ yazarı Yaşar Gürsoy bugün kaleme aldığı “Hangi ülkenin peçeli kadınları Atatürk’e neden ‘ATA ŞARK’ diyorlardı” başlıklı yazısında Türk kadınının Türkiye ve dünyadaki kadın hareketindeki yerini anlattı.
Cumhuriyetin ilanından önce kadınların siyasi hak taleplerinin çok gündeme gelmediğini, Cumhuriyetin ilanından sonra bu konuda ciddi adımlar atıldığını belirten Gürsoy, Dünya kadınlarının Türk kadınlarına neden gıpta ile baktığını kaydetti.
Cumhuriyetin ilk kadın cemiyetinin Türk Kadın Birliği olduğğunu belirten Gürsoy, cemiyetin Kurtuluş Savaşı sırasında kurulup, Cumhuriyetin ilk yıllarında ise inkılap hareketlerini destekleyen faaliyetlerde bulunduğunu ifade etti.
Gürsoy şöyle devam etti:
“Türk Kadın Birliği Cemiyeti, Nezihe Muhittin başkanlığında 1924 yılında kurulmuş, daha sonra cemiyet başkanlığına Latife Bekir Işık seçilmişti. Latife Bekir Hanım, Cemiyetin kadınlara siyasi hak tanınması isteğinden vazgeçmediğini her fırsatta dile getirmiş, Cemiyetin daha çok hayır işlerine ağırlık verdiğine dikkat çekmişti…
Nezihe Muhittin Cumhuriyet henüz üç yaşındayken (1926) “Dünya Kadınlar Kongresine” katılmıştı.
Dünya Kadınlar Birliği’nin temelleri (1902) ABD’de atılmıştı. “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”ni yayınlayan Olympe de Gouges 1793’te var olan siyasi ortam içerisinde politikayla ilgilendiği gerekçesiyle ve diğer kadınlara ibret olması için idam edilmişti.
Türkiye’deki gelişmeler ilgiyle izlenmeye başlanmıştır. Seniha Rauf ve Lamia Tevfik, Marsilya’da 18 Mart 1933 tarihinde toplanan ara kongreye katılmışlardı…”
DÜNYA KADINLARI TÜRKİYE’DE TOPLANDI
18 Nisan 1935 tarihine gelindiğinde dünmya kadınlarının bu kez Türkiye’de bir araya geldiğini hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
“Dünya kadınları bu kez Türkiye’de bir araya gelmişti.
’12’nci. Uluslararası Kadınlar Kongresi’nin Türkiye’de toplanmasının nedeni, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanması (Aralık 1934) ve bunun uluslararası alana yansımasıydı.
Kongre, ilk kez Müslüman bir ülkede toplanmış ve ilk defa o ülkenin hükümeti tarafından maddi açıdan desteklenmişti. Türk hükümeti, Atatürk döneminde yapılan yeniliklerin ve Türk kadınının geçirdiği değişimin Dünya’ya ve Dünya Kadınlarına duyurulması açısından kongreye özel bir önem vermiş, Türkiye’nin tanıtımı için kongreyi desteklemişti.
Türkiye Cumhuriyeti konsoloslukları kongreye katılacak delegelere ücretsiz vize vermiş, kongrede yabancı dil bilen kadınlar ve genç kızlar görevlendirilmişti.
İstanbul’a gelen delegeler arasında Uluslararası Kadın Birliği’nin ikinci başkan vekili Rosa Manus da yer almaktaydır. Manus, kongreye katılımın fazla olacağını, daha önce kongrelerde bulunmayan Hindistan, Irak ve Suriye delegelerinin ilk kez bu kongreye katılacaklarını ve bundan duydukları memnuniyeti ifade etti…
Kongre başladı, evli kadının tabiiyeti, uluslararası barış, ekonomik kriz, silahsızlanma konuları üzerinde duruldu. 30 ülkeden 200 milyonu temsilen 210 delege katıldı. O ülkeler arasında Amerika, Avrupa ülkelerinin yanı sıra Mısır, Hindistan, İran, Suriye ve Sudan da katılmıştı.. O ülkelerin kadınları Türkiye’deki Müslüman kadınların kendilerine yardım etmelerini istemişler ve Dünya Kadınları lehine alınacak kararları destekleyeceklerini açıklamışlardı…
1935 seçimleri ile meclise giren ilk kadın milletvekillerinin hepsi kongreye katılmıştı.”
ATATÜRK’TEN KADINLARA YANIT
Kongrenin çalışmalar 18 Nisan 1935’te Yıldız Sarayı’nda başlarken gazetelerin “Dünya Kadınları Toplandı, Kongre bu sabah Yıldız’da açıldı”, “18 Nisan 1935’te Uluslararası Kadın Birliği 12. Feminizm Kongresi İstanbul’da toplandı” diye başlıklar attığını yazan Gürsoy, Atatürk’ün Kongre’den aldığı telgrafa verdiği cevabı aynen aktardı:
“Bana yollamış olduğunuz cemilekâr sözler için size teşekkür ederim. Siyasi ve içtimai hakların kadın tarafından istimalinin beşeriyetin saadeti ve prestiji nokta-i nazarından elzem olduğuna eminim. Kongre mesaisinin feyizli neticelere ulaşmasını dilerim.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK”
Kongrede konuşma yapan her delegenin Türkiye’deki kadın hakları hareketinin gelişiminden ve Atatürk’ten övgü ile söz ettiğini kaydeden Gürsoy, yazısına şöyle devam etti:
“21 Nisan Akşamı Tepebaşı Şehir Tiyatrosu’nda bir miting düzenlendi.
Dünya kadınları Atatürk’e olan hayranlıklarını dillendirdi.
İlk oturum 24 Nisan 1935’te gerçekleşti. Yıldız Sarayı’nın Büyük Salonunda genel kapanış toplantısı C. Ashby başkanlığında yapıldı.
Son oturumda Kadının Oy Hakkı ve Medeni Eşitliği konuşuldu, kongrenin Türkiye’de yapılması, Müslüman ülkelerdeki kadınlara örnek olması açısından da önem arz etmişti. Kongre çalışmalarını tamamlarken, yapılacak değişiklikler kabul edildi.
Özellikle Köleliğin kaldırılması ve mültecileri ilgilendiren konuların kabul edilmesi ses getirdi. Kongre üyeleri, Atatürk ile görüştükten sonra memleketlerine geri dönmeye başladı.
“SİZ ATATÜRK DİYORSUNUZ, BİZ ATA ŞARK DİYE ANARIZ”
Mısır heyetinden Sitti Şaravi Atatürk’ü bizzat Ankar’da ziyaret etti. Hoş bir ağırlama ve sohbet sırasında Sitti Şaravi Atatürk’e hayranlığını dile getirdikten sonra beraberinde bulundukları kişilere hitaben şunları söyledi:
“Biz Mısırlılar zaten Atatürk’ü çok sever ve onun açtığı yolda yürümeyi şeref biliriz. Siz Büyük Şefinize Atatürk diyorsunuz. Biz onu Ata Şark diye anarız! Yalnız Türkiye’nin değil bütün şarkın ve bilhassa kardeş Mısır’ın da Atası ve önderidir”
18-24 Nisan 1935 tarihleri arasında gerçekleştirilen kongrede, kadın-erkek eşitliğinin toplumda her alanda sağlanması amacıyla çalışmalar yapılmıştı. Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesini engellemek, birden fazla kadınla evliliğin önlenmesi, ahlakta kadın ve erkek eşitliğinin sağlanması, fuhuş ile mücadele, kadın ticaretinin yasaklanması, kadınların tabiiyeti ile ilgili sorunların çözülmesi, boşanmış kadınların durumu ile ilgili düzenlemelerin yapılması, yoksulluk ve işsizlikle mücadele, eşit işe eşit ücret verilmesi gibi birçok konuda tespitler yapılmış, sorunların çözümü için kararlar alınmış, Doğu ve Batı kadınları arasında işbirliğinin arttırılması istenmişti. Kongre, Atatürk döneminde kadınlarla ilgili uluslararası alanda yapılan ilk kongre olması, Türk kadınına birçok ülkeden önce seçme ve seçilme hakkının verilmesi ve bunun dünyaya duyurulması açısından çok önemliydi…
Not: Kongrenin düzenlendiği tarihte Fransa’da kadınların seçme ve seçilme hakkı yoktu…”